1080 yılında Papa Gregor VII yaşanan büyük bir doğa felaketinin ardından yaptığı açıklamada bu olayın tanrının bir cezası olduğunu,ölmüş olan suçsuz kurbanların intikamı sonucu geliştiğini ve sadece buöfkenin giderek artacağını ifade etmesinden sonra 1115 yıllında otuzkadın aynı günde yakılmıştır. 1585 yılında Trier’de o kadar çok kadın cadılık suçlaması ile yakılmıştı ki, iki köyde sadece iki kadınkalabildi. 1630 yılında ise Würzburg Bischof’u 1200 kadın ve erkeğin yakılmasına neden oldu. Toplu halde cadıların yakılması veya linç edilmesi olaylarının benzerlerini tarih de sıkça görmek mümkündür. Bu sayı bazen bir kaç ay içinde 250′den fazla kurbanı kapsamaktaydı. Bazı tek olaylarda sayı 500′ü bile buluyordu.
Bu dönemde cadı olarak yakılan, tarihe geçen ünlü kadınlardan Jeand’Arckendi geleceğini saplamak isteyen diğer kadınların kaderini paylaşacakve cadılık suçlaması ile 1430 yılında 30 yaşında iken yakılacaktı,tıpkı Agner Bernauer gibi.
Kadın figürü Hırıstiyanlık’ta şeytanın pek çok özelliğini içinde taşır,aynı özellikleri Islam ve Hinduzim’de de görmek mümkündür. Ayrıca cinsler arasındaki ayrım nedeni ile de kadınlar belirgin olarak cadılıksuçlaması ile karşılalıyorlar. Cadı olarak yargılanan kadınların büyükbir kısmı yaşlı, dul kadınlardır. Yaşlı kadınlar erkek kontrolü altındayaşama dönemlerini geçirmiş, rahat hareket eden kadınlardı. Dulkadınları ise denetleyecek erkekler yoktu. Bu kadınlar ebelik, çocuk vehastabakımı ile ilgileniyorlardı. Bu nedenle diğer kadınlar üzerindebelli etki kazanıyorlardı. Bütün bu özellikleri onları yeterincetehlikeli bir duruma getirmeye yetiyordu. 15. yy’da Papa cadıların geceuçtuğunu söylediği için, gece sokakta yalnız yürüyen yaşlı kadınlarşeytanın toplantısına gitmekle suçlanabiliniyordu. Kadınların süpürgeile uçtukları idda edilen bu yıllarda Leonardo de Vinci ilk uçakmodelini çiziyor ama uçma denemesi başarısızlıkla sonuçlanıyordu.
14. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da cadı sözcüğünün anlamı epeycedeğişti. O sırada Avrupa, nüfusunun dörtte birinin ölümüne neden olankorkunç kara ölümün (Veba) sarsıntısı içindeydi; kutsal kitapta(Tevrat-Incil) sözü edilen kıyamet gününün yaklaştığı kanısındaydı.Yoksullar kilise ve soyluların baskısından kurtularak, Hırıstiyanlıklaile daha eski gelenekleri kaynaştıracak yeni topluluklar oluşturmayaçalışıyorlardı. Devletlerin ve kiliselerin bu olaylara karşı tepkisiacımasız oldu. Kendilerine karşı gelen ya da farklı düşüneneleri -kafir- yakalıyarak işkence ile öldürdüler. Cadılar tüm kafirlerlebirlikte kilisenin baş düşmanları ilan edildiler. Bunları ortadankaldırmak için, Engizisyon adı verilen kiliseye bağlı mahkemelerkuruldu. Dönemin din adamları cadıların işledikleri ileri sürülensuçları içeren korkunç bir liste hazırladılar. Bu listede cadıların,şeytanla iş birliği yaparak ruhlarını satmakla doğaüstü güçlerkazandıkları; şeytanın törenlerine katılmak için geceleri süpürgelerinebinip uçtukları, hayvanlarla ilişki gerçekleştirdiği; Cumartesi günleriyemekli toplantılar düzenledikleri, çocukları şeytanın buyruğu ile çiğçiğ yedikleri gibi akıl almaz suçlamalar yer alıyordu. Kiliselerde cadıve kafirlere karşı toplatıların yapıldığı bu dönemde Yahudilere karşıda aynı amaçla toplantılar yapılıyordu. Cadıların Cumartesileri-Yahudilerin kutsal gününde- yaptıkları idda edilen toplantıları,onların su kuyularını Yahudilerle birlikte cüzzam virusu ilezehirledikleri iddaları, Yahudi ve cadı adının birlikte anılmasını,Yahudi düşmanlığının kökenini de göstermektedir.
RomaKatolik Kilisesi cadılık ve onların cezalandırılması fikrinisömürgecilikle birlikte dünyanın geniş bir bölgesine kendisi ilebirlikte götürdü. 17. yy’da Ingiltere’de Oliver Crowell, MatthewHopkıns adında bir generali cadıları yakmakla görevlendirdi. Cadıavcılığı 18. yüzyılın ortalarına kadar Iskoçya’da sürdü. ABD’de 1692′deMassachussetts eyaletindeki Salem’de birçok kişi cadılıkla suçlanarakyargılandı ve asıldı. 1996 yılında Güney Afrika’da 300 insan cadılıksuçlamasıyla yerel mahkemelerde yargılanıp öldürüldü; Nelson Mandelaburadan kaçan insanlar için Pietersburg’da mülteci kampı oluşturdu.Batı Afrika ülkelerinde meydana gelen tetanos salgını üzerine çocukölümlerinin yükselmesinden sonra hükümet radyodan yaptığı açıklamadaölümlerden cadıları sorumlu tuttu, ardından pek çok yaşlı kadın cadılıksuçlaması ile öldürüldü.
Fransız devrimcisi J. Michhelt (1789- 1874) cadıları halkın doktorlarıolarak niteliyor ve onların feodalizmin bir kurbanı olduğunubelirtiyordu. Etnolog Malinowski cadıların yakılması olayınıntoplumların kriz dönemlerinin bir sonucu olduğunu belirtiyor.
Alıntıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder